ASKERİ STRATEJİNİN TEK ADRESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ASKERİ STRATEJİNİN TEK ADRESİ

Sitemiz askeri strateji ve taktik üzerine kurulmuştur.
 
AnasayfaASKERİ BİR LİDER OLARAK HİTLER EmptyLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ASKERİ BİR LİDER OLARAK HİTLER

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
onur
MAREŞAL / BAŞKOMUTAN
MAREŞAL / BAŞKOMUTAN
onur


Erkek Mesaj Sayısı : 73
Kayıt tarihi : 04/09/08

ASKERİ BİR LİDER OLARAK HİTLER Empty
MesajKonu: ASKERİ BİR LİDER OLARAK HİTLER   ASKERİ BİR LİDER OLARAK HİTLER Icon_minitimePaz Eyl. 14, 2008 1:45 pm

ASKERİ BİR LİDER OLARAK HİTLER


Güçlü Yanları

Hitler genellikle 2. Dünya Savaşı esnasında sebep olduğu yıkım ile bilinse de, iyi bir askeri bir liderin sahip olması gereken bir kaç özelliğe sahipti. Hafızası; tarihi bilgiler, teknik bilgiler, ekonomik istatistikler ve yaşadığı deneyimleri en ince detayına kadar hatırlayacak derecede kuvvetliydi. Bu onun, gereksiz şeyler de dahil olmak üzere gördüğü herşeyi aklında tutabilmesini sağlıyordu. Okul öğretmenleri, sınıf arkadaşları, bir zamanlar kitaplarını okuduğu Karl May'in Vahşi Batı hikayelerindeki kahramanların isimlerini, okuduğu kitapların yazarlarının isimlerini ve hatta 1915'de orduda bir haberci olarak kullandığı bisikletin markasını bile gayet net hatırlamaktaydı. Ayrıca politik hayatındaki önemli tarihleri, kaldığı otelleri ve geçtiği caddelerin isimlerini bile hatırlıyordu. Teknik alandaki eğitimsizliğini gidermek için, önüne ne konulsa okuyordu. Hitler hakkında araştırmalar yapan David Irving, Hitler'in hafızasını geliştirmek için özel bir yöntemi olup olmadığı konusunda kararsız kalmıştır ama Hitler'in keskin hafızasıyla ilgili şu örneği vermektedir:


Önüne o ayın silah üretimi raporunu içeren "Kırmızı Kitap" getirildiğinde, eline bir parça kağıt ve çekmecesinden çıkardığı renkli bir kalem alırdı. Sonra metin içerisindeki bazı rakamları bu kağıda not ederdi. Sonra bu kağıdı atardı ama raporda yazan herşey -paragraf paragraf, yıl yıl- olduğu gibi hazfızasında kalırdı. Sonrada bu bilgilerle yardımcılarının kusurlarını yüzlerine vururdu. Bir seferinde Kırmızı Kitap'ta yapılan bir yazım hatasını bulmuştu. "3" yazılması gereken yerde yanlışlıkla "8" yazılmıştı. Bir önceki ayın rakamını hatırladığı için bu hatayı farketmişti.

Hitler'in muazzam hafıza gücü, onun teknik konularla ve silahlanma ile ilgili sorunlarla başa çıkmasını sağlıyordu. Toplar, tanklar, gemiler ve silahların tümü hakkında bildiği detaylı bilgiler Almanya'nın savaş sanayisine katkıda bulunmuştu. Tanklara 75mm'lik topların monte edilmesi fikri ona aitti ve bir keresinde de bir savaş gemisi projesinin dizaynında yapılan bir hatayı ortaya çıkarmıştı. Geminin ön tarafı o kadar alçak dizayn edilmişti ki, açık denizlerde dalgaların altında kalması işten bile değildi. Ayrıca Alman gemilerinin ve yabancı gemilerin süratlerini, silah sistemlerini çok iyi bilmekle beraber, köprüleri havaya uçurmak için ne kadar patlayıcı gerektiği, sahra tahkimatlarının beton kalınlığının ne kadar olması gerektiğini veya Norveç fyortlarında ne çeşit toplar kullanılması gerektiği gibi konuları da gayet iyi biliyordu. Hitler, benzinli motorlar hakkında çok detaylı bilgilere sahip olmakla birlikte, özellikle sentetik materyallerin üretimi olmak üzere diğer endüstriyel konulara da ilgi duyuyordu. Düşman orduların son teknolojik silahlarının özelliklerini hemen hatırlıyor, ayrıca Almanya'nın ve düşman devletlerin silahlanma rakamları bir çırpıda sayıveriyordu. Askeri bilim adamlarının tembel, bürokrasi düşkünü ve geri kafalı olduğunu düşündüğünden, silahlanma işini sivillere vermişti. Hitler'in, hiçbir teknik eğitime veya endüstriyel konularda hiçbir temel bilgiye sahip olmamasına rağmen savaş endüstrisine etkisi ve katkıları akıl almazdır.

Hitler askeri liderlik özelliklerini, dönemin en prestijli madalyası olan 1. ve 2. sınıf Demir Haç Madalyası kazandığı 1. Dünya Savaşı'ndaki deneyimlerine borçlu olduğunu söylüyordu. Hitler tecrübelerine dayanarak, savaşı sıradan bir askerin gözünden görebildiğini ve ön saflarda savaşan bir askerin neler hissettiğini çok iyi anladığını iddia ediyordu.
Mareşal Erich von Manstein, Hitler'in iyi bir askerde bulunması gereken özelliklerden olan, güçlü bir irade, çelik gibi sinirler ve gözardı edilemeyecek bir zeka seviyesine sahip olduğunu söylemiştir. Ama Hitler'in ön saflarda savaşan askerleri anladığını veya onlara için şefkat beslediğine inanmadığını belirtmiştir:


Hitler herzaman asker kimliğinden bahseder ve askeri deneyimlerini 1. Dünya Savaşı'nda kazandığını söylemekten zevk alırdı. Ancak askerlerin duygu ve düşünceleriyle uzaktan yakından bir benzerliği yoktu. Hitler cephedeki durumdan devamlı raporlarla haberdar edilirdi. Ayrıca cepheden dönen askerlerle devamlı yüzyüze görüşüp bilgi alırdı. Doğal olarak askerlerimizin başarılarından ve katlandıkları sonu gelmez sıkıntılardan haberdardı. Onun için kayıplar; insan hayatından ziyade, ordunun savaş gücünün azaldığını gösteren rakamlardı.

Hitler ayrıca konuşmalarını dinleyicilerin ruh haline göre ayarlama becerisine sahipti. Sanayicilerle karmaşık teknik konuları tartışır, diplomatlarla politika üzerine konuşur veya karmaşık konuları sıradan insanların anlayacağı şekilde açıklayabilirdi. Hitler bu özelliği sayesinde, kendinden daha yüksek eğitim seviyesine veya kültürel seviyeye sahip insanlarla rahatlıkla sanat, müzik veya edebiyat üzerine konuşarak kendine olan güvenini artırmıştır. Hitler ayrıca bu özelliğiyle kendi fikirlerini başkalarına empoze etmeyi de becermiştir. Birisiyle görüşmeden önce, o kişinin kendisiyle niye görüşmek istediğini öğrenirdi. Böylece o kişiye karşı argümanlarını o kadar iyi belirlerdi ki, o kişi Hitler'in yanından Hitler'in fikirlerinin mantıklı olduğuna inanmış vaziyette ayrılırdı.


Zayıflıkları

Hitler'in güçlü yanları, onun zayıf yanlarının da sebeplerini ortaya çıkarır. Kusursuz hafızası sayesinde subaylarla önceden yaptığı brifinglerin hepsini hatırlardı. Böylece subaylar ona anlattıkları yeni bilgilerin önceden verdikleri bilgilerle uyuşmasına özen gösterirlerdi. Eğer çelişkili şeyler söylerlerse, Hitler derhal onların kendisini içten içe yanıltmaya çalıştıklarına inanırdı. Bu inancı onu, subaylarına güvenmeyecek hale getirmişti. Bu güvensizlik yüzünden Hitler, astlarına önceki tecrübelerinden faydalanmaları için özgür karar verme yetkisini vermeyerek liderliğin temel gereksinimlerinden birini gözardı etmiştir. Hitler'in, Almanya'nın kaderine yön verecek tek kişinin kendisi olması yönündeki inancını H. R. Trevor-Roper şöyle açıklar:


O, 1914'deki adamlar gibi kendini savaşın içinde bulmamıştı. Aksine, savaşa gözleri açık vaziyette girmişti. Ama gözlerinin teki açıktı. Diğer gözünü ise içine kendi attığı toz yüzünden kapatmıştı.(Çevirenin notu: Burada Hitler'in etrafındakilerinin olaylara müdahelesini engellemesinden bahsediyor.) O kendi savaşını kendisinin yönetmesi gerektiğine inanmıştı. Kendi politikasını ancak kendisi anlayabilirdi ve duruma göre ona şekil vermeyi ancak o becerebilirdi, nihai amacın ve gidişatın sabit kalmasını ancak o sağlayabilirdi; ve politikanın başka bir usulü olan savaş, generallerin veya başkasının eline bırakılamayacak kadar ciddi bir işti.

Hitler'in generallerine olan güvensizliğinin sebebi savaşın ilk yıllarında onların tavsiyelerinin ters yönünde kararlar alarak kendi başına kazanmış olduğu başarılardı. Bu görünüşte basit başarılar onun kendine güvenini öyle artırmıştı ki, artık kendisini büyük bir askeri lider, veya daha belirleyici anlamda, bir askeri deha olarak görmeye başlamıştı. Bu aşırı güvenin, generallere olan güvensizlikle birleşmesi, onun askeri meselelere anı anına müdahele etmesine sebep olmuştu. Bunun sonucunda başkomutanlık makamı öyle bir hale gelmişti ki, kimse Hitler'e stratejik kararlarda öneride bulunmamaya başlamış ve ondan habersiz asla bir muharebe planı dahi belirlenmemişti. Alman Silahlı Kuvvetler Komutanlığı'nın(OKW) Harekat Kurmaylığı Hitler'in emirlerinin komutanlara iletmekten başka bir iş yapmayan bir mevkii halini almıştı. Bu emirleri alan komutanlar kendi kararlarıyla stratejide hiçbir değişiklik yapamayacak duruma gelmiş ve çoğu zaman hangi birliklerin nereye atandığını bile bilemez duruma düşmüşlerdi. Bunun sonucunda Hitler ve bazı komutanları arasında hararetli tartışmalar yaşanmış, bunlardan birçoğu ya görevlerinden alınmış ya da istifa etmişlerdir. Trevor-Roper, Hitler'in savaşın detaylarına müdahelesini ve komutanları üzerindeki sıkı hakimiyetini şöyle anlatır:


Müttefiklerin Batı Cephesi'nde Avrupa içlerine doğru ilerledikleri günlerde komutanlarına "Şunu belirtmeliyim ki, ağır çarpışmalar esnasında ve kritik durumlarda muhabere birlikleriniz devamlı hazır vaziyette bulunmalı," diyerek onlara aldıkları her kararın kendine bildirmeleri için baskı yapardı, "böylece benim araya girerek bir karar vermem ve cephedeki birliklere ulaştırmam için yeterli zamanım olsun."

Hitler'in askeri liderlik kabiliyetine duyduğu güven yine de temelsizdi. Devamlı konuşmaktan hoşlandığı 1. Dünya Savaşı yıllarındaki tecrübesi yetersizdi. Birliklere komuta etme tecrübesi yoktu ve kurmay eğitimi almadığı için askeri durumlara bir subayın mantıklı bakış açısından bakamıyordu. Birlikleri sürekli savaş alanına sürüyordu ama ikmal, lojistik veya destek gibi unsurları görmezden geliyordu. Yeni bir silah sistemi geliştirildiğinde Hitler'in ilk istediği şey; mürettebatın yeterli eğitim alıp almadığına bakmadan veya bu yeni silahın denenmesi yapılmadan cephede kullanılmasıydı. Almanya'nın savaş üretimi ile düşman ülkelerin savaş üretimlerini sürekli kıyaslaması, onun üretilen silahların kapasitelerini görmemesine neden olmuştu. Düşmanın üstünlüğü ile ilgili en güvenilir kaynaklardan verilen bilgileri bile reddediyor ve delil olarak da Almanya'nın savaş malzemesi üretimindeki üstünlüğüyle ilgili istatistikleri gösteriyordu.
Onun ele geçirilmiş toprağın her karışını savunma prensibinin veya bilinen adıyla "geri çekilmek yok" politikasının temelleri 1. Dünya Savaşı'nda onbaşı olarak savaştığı günlere gider. Hitler askerlerin ne kadar kolay geri çekildiklerini ve savaşıp araziyi savunmak yerine, arkalarındaki tahkimli mevziilere yöneldiklerini görmüştü. Percy Schramm'a göre:


Hitler'e göre geride bulunan savunma hatları askerler üzerinde mıknatıs etkisi yaratıyordu ve asla askerlerin arkasına erkenden savunma hatları oluşturulmamalıydı. Hitler siperden çıkan piyadenin nasıl çabucak paniklediğini ve onun tabiriyle bu "zavallı solucanları" açık arazide durdurmanın ne kadar zor olduğunu asla unutmuyordu. Hitler 1917-18 yıllarında gördüğü kadarıyla, elde bulunulan mevzinin verilen kayıplara bakılmadan, hava taarruzları veya topçu ateşinin etkisini görmezden gelerek, düşmanın yaptığı yarma hareketlerine rağmen tutulmasının, -operasyonel avantajları olsa bile- geride bulunan başka bir savunma mevziine açık arazide geri çekilmekten daha iyi olduğunu düşünüyordu.

Hitler'in askeri liderliğindeki bir hatası da savaş alanında kazanılacak her başarının sadece kendi iradesine bağlı olduğunu düşünmesiydi. Ona göre onun istediği şey savaş meydanındaki en genç asker tarafından bile hissedilse, kararlarının önemini kavrayacaklar ve zafer kazanacaklardı. Mareşal von Manstein'a göre de bir başkomutan zafer kazanmak için güçlü bir iradeye sahip olmalıdır, kiritik bir anda iradesini yitiren liderlerin savaşları kaybettiklerini tarih göstermiştir. Ama, ona göre Hitler'in kendi iradesine aşırı güvenmesinin sebebi gerçeklerle yüzleşmemek istemesi ve etrafındakilerin önerilerini dinlemek istememsidir:


Kritik durumlarda bir lidere gereken zafer iradesi, Hitler'in kendi "görev" inancıyla karışmış iradesinden çok farklıdır. Böyle bir inanç bir adamın, gerçekliğin limitlerininin ötesindeki şeyleri bile iradesiyle değiştireceği inancına kapılmasına sebep olur.
Onun iradesi karşısında, bir askeri liderinin kararını dayandıracağı durumu anlama önceliği kendiliğinden ortadan kalkmış oluyordu. Böylece Hitler gerçeğe sırtını dönmüş oluyordu.

Hitler politik alandaki başarısının ve güç sahibi olmasının doğrudan iradesiyle alakalı olduğuna kanaat getirmişti. Sonuçta, şimdiye kadarki başarıları iradesinin gücünün deliliydi, şimdi şartlar aleyhine olsa bile, aynı irade gücü onu askeri alanda da başarılı kılacaktı. Bu inanç sadece Hitler ve generallerinin arasını açtı. Eğer başarı kazanılsaydı, bunun sebebi onun kendi iradesiydi. Başarısızlığın sebebi ise generallerin onun iradesine olan inaçsızlığıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://taktikstrateji.yetkinforum.com
 
ASKERİ BİR LİDER OLARAK HİTLER
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ASKERİ STRATEJİNİN TEK ADRESİ :: TAKTİK VE STRATEJİ ÜZERİNE :: TAKTİK VE STRATEJİ KOMUTANLIĞI-
Buraya geçin: